Kemalizm kuramcılarından biri olan
Şevket Süreyya Aydemir, Mustafa Kemal'i şu nitelikleri ile
tasvir ediyordu...
" Heyecan adamı değil mantık adamıydı..
Keskin ileri görüşlüydü...
Analiz yeteneği ,yön tayin etme gücü müthişti..
Dar ve donmuş kalıplara hapsolmadı; ölü geçmişi yani geçmişin
ölmüş değerlerini gelenek olarak kabul etmedi..
Bütün icatların da meşruluk duygusu hakimdi..
Gerçekçi bir hümanisti.
Macera adamı değildi ..
Yaşamı şırıl şırıl akan bir su gibi sessiz sedasız geçmedi..
Umutlar,hayaller,hayal kırıklıkları,savaşlar,devrimler
zaferler,yenilgiler ve hala sürüp giden inkarlar onun serüvenini dokuyan
ilmikler düğümler gibiydi..
Ne evi ne yeri ne kendini anlayan bir eşi ne çevresinde oynaşan
çocukları oldu..
"Özgürlüğümü hayatım boyunca korudum, yaşamımı ne evime ne
yakınlarıma hatta ne de anama bağladım." sözleri onundur...
Bağlantısı sadece kendisiyleydi..
Asıl yurdu kendi iç dünyasıydı..
Yalnızlığı zaferleri kadar derindi..
Hüznünü zaman zaman kendisine bile itiraf edemezdi ama
kurtardığı memleketin yarın öbür gün bir takım değersizlerin elinde,akla hayale
gelmeyecek badirelere sürüklenebileceğini bilirdi ..
Hiç kuşku yok ki endişeliydi..
Milliyetçilik ait olduğu milletin varlığını sürdürmek ve
yüceltmek için çalışmak ve bu çalışmayı gelecek kuşaklara da aktarmaktır.
Atatürk’e göre ırkı, düşüncesi ve inancı ne olursa olsun kendini Türk bilen ve
Türk hisseden herkes Türk’tür. Bu durum Atatürk’ün milliyetçilik ilkesinin
ırkçılık esasına dayanmadığını gösterir. Atatürk, Türk milletini ırk esasına
dayandırmadığını, 'Türkiye Cumhuriyeti'ni kuran Türk halkına Türk milleti
denir.' sözüyle ifade etmiştir. Bir insan kökeni ne olursa olsun kendini hangi
millete ait hissediyorsa o milletin kimliğini taşıyor demektir.
Bu yüzden Atatürk ne mutlu Türk olana değil “Ne Mutlu Türk'üm Diyene!” demiştir.eyhan Yıldırım Özgür
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder