1 metre 10 santimdi. Enver paşa'ya hediye edildi. Köle gibi. “Soytarı” yaptılar onu. Tuhaf kıyafetler giydirdiler.
Sırmalı cepkenler, cartlak renkli şalvarlar, kafasından büyük sarıklar….
Kadınları eğlendirdi. Çocukları güldürdü.
Birinci dünya savaşında çarşı karıştı,
Enver apar topar İstanbul'dan ayrıldı, biraz da onlara kahkaha attırsın diye,
Vahdettin'in kızı Ulviye sultan'ın sarayına verdi Ali Şamil'i… Ulviye sultan'ın
eşi İsmail Hakkı bey mert adamdı, tavla arkadaşı yaptı bu küçük boylu insanı,
alay ettirmedi, ezdirmedi, korudu kolladı. Gel zaman git zaman… Milli mücadele
başladı. Yurtseverler Anadolu'ya akıyordu. Padişah'ın damadı İsmail Hakkı bey
de onlardan biriydi, Mustafa Kemal'e katılmak için gizli gizli hazırlık
yapıyordu. Saray'ın damadı kuvayi milliyeye katılacak, olacak şey değildi
tabii… Bu nedenle mecburen, Anadolu'ya geçme niyetini eşi Ulviye sultan'dan
bile saklıyordu. Sadece tavla arkadaşına, Ali Şamil'e çıtlattı. Saraydan sadece
onunla vedalaşmak istemişti. Pişman oldu… Çünkü, o kocaman yürekli küçük insan,
alenen tehdit etti, ya beni de götürürsün, ya da niyetini sultan'a anlatır,
senin gitmeni de engellerim dedi! İsmail Hakkı beyin gözleri buğulandı,
karşısına dikilen küçücük bedende, dağ gibi bir adam duruyordu, kucaklaştılar,
öz kardeş gibi… Kuştüyü yastıklarını, bi kuşsütü eksik sofralarını geride
bırakıp, sahte kimlikler, köylü kıyafetleriyle maceraya atıldılar. Ağaç
kovuklarında, kuytularda sabahladılar. İşgalcilerin kontrol noktalarını aşıp,
Adapazarı üzerinden Ankara'ya ulaştılar. Haberi vardı Mustafa Kemal'in…
Çağırdı. Gittiler. “Hayatımın en unutulmaz akşamıydı” dediği akşamı yaşadı Ali
Şamil… Mustafa Kemal'le kadeh tokuşturdu. Sonra? Üç sene boyunca, İsmail Hakkı
bey nereye, Ali Şamil oraya, kah su taşıdı, kah telgraf, kah boyu kadar tüfek…
Elinden ne gelebiliyorsa, çırpındı, fazlasını yaptı. Her cephede, kelle koltukta
yaşadı. İzmir'e girenlerin hemen arkasındaydı. O göğsünde gördüğünüz, İstiklal
Madalyası.
*
Vatan hainleri “gönüllü saray
soytarıları” kavrayamaz.
*
19 Mayıs bu ruhtur.
*
Ve… Osmanlı'nın zoraki kulu-kölesi Ali
Şamil, Cumhuriyet'te eşit yurttaş olmanın onurunu yaşadı. Osmanlı'da “ona
gülüyorlar”dı, Cumhuriyet'te o güldü, “Güler” soyadını aldı. 9 Eylül'de girdiği
İzmir'den ayrılmak istemedi. Basmane Garı'nda memur oldu.
*
Van gölü sahilinde, Bitlis'in Ahlat
ilçesinde dünyaya gelmişti, Enver paşa'nın doğu teftişi sırasında özgürlüğü
elinden alınmış, adeta mal gibi hediye edilmişti. Cumhuriyet ona sadece
özgürlüğünü değil, ailesini de geri verdi. Milli mücadeleden sonra, henüz çocuk
yaşlardayken ayrıldığı akrabalarını buldu. İki defa evlendi. Neticede vade
doldu, 1978'de rahmetli oldu, İzmir Kokluca'da yatıyor.
*
Rahat uyu aslan yürekli cüce.
*
Görecekler bugün gene… Boyundan bosundan
utanmayanlardan, gönüllü saray soytarılarından ibaret değildir bu ülke.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder