Breaking

26 Ekim 2021 Salı

MUSTAFA KEMAL ve TEŞKİLAT-I MAHSUSA


Mustafa Kemal Teşkilat-ı Mahsusa üyesi midir? 

Teşkilat-ı Mahsusa’nın çekirdeği, İttihat ve Terakki’nin vurucu gücünü oluşturan Manastır Ocağıdır ve bu ocak, Meşrutiyet öncesindeki hafiyeleri temizleme operasyonları yapmıştır.

İşte “memleketin ve milletinin menfaati gerektirdiği zaman” faaliyete gecen komitacıların içinde olduğu Teşkilat-ı Mahsusa, bazı yazarlara göre Edirne’nin geri alınması sırasında, bazılarına göre ise Trablusgarp savaşında kurulmuştur. 

Tevfik Bıyıklıoğlu Teşkilat-ı Mahsusa’nın Süleyman Askeri Bey idaresinde 5 Ağustos 1914’te kurulduğunu söylemektedir: 

“Teşkilat-ı Mahsusa doğrudan doğruya Enver Paşa’nın şahsına bağlı idi. İttihat ve Terakki umumi merkezinde Bahaeddin Şakir ve Mithat Şükrü Beyler bu teşkilatın siyasi bürosunu idare ediyorlardı.”

Feroz Ahmad ise: “ 1914’te İttihat ve Terakki Cemiyetince kurulan, ordudan ayrı, gizli bir örgüt olan Teşkilat-ı Mahsusa’nın belli başlı görevlerinden biri de, Libya’da yerel bir gerilla hareketini örgütlemekti” demektedir.

Libya, yani Trablusgarp harekâtı daha önce olmasına rağmen Teşkilat-ı Mahsusa’nın Edirne’yi kurtarmak üzere oluşturulduğunu belirten pek çok kaynak bulunmaktadır. Ancak Fethi Okyar Trablusgarp’a giden ekibin Teşkilat-ı Mahsusa’nın ilk nüvesini oluşturduğunu söylemektedir:

“... burada, bir tarih hakikatini tespit etmek vazifemizdir. Teşkilat-ı Mahsusa ilk olarak Sultan Hamid’e karşı mücadele eden ve daha çok Arap yarımadasına sürgün edilen genç harbiye-tıbbiye mülkiyelilerden kurulu gizli cemiyet idi, başlarında da daha sonra bu teşkilatın reisliğini yapan Eşref Sencer Kuşçubaşı vardı.  Trablusgarp Harbinde Teşkilat-ı Mahsusa’cılar kadro halinde vazife almışlardı.”

Trablusgarp Harbinde kadro halinde vazife aldıklarını ifade eden Ali Fethi Bey, bizzat oraya giden parlak subaylardan biridir. Mustafa Kemal de, tıpkı Enver ve Fethi Beyler gibi, Trablusgarp savaşının komutanlarından biridir. Hüsamettin Ertürk, Mustafa Kemal’in de Trablusgarp’a koşan “gönüllü zabitan” arasında olduğunu söylemektedir.

Ancak Teşkilat-ı Mahsusa’nın çekirdeğini teşkil eden bu “Harbiyelilerin 1911-1913 yılları arasındaki adları Fedai Zabitan’dır ve Mustafa Kemal de bir Fedaî Zabitan üyesidir. Trablus’a gidenler Fedai Zabitan üyeleridir. 

Derne’de Enver Bey başkomutan iken, Mustafa Kemal Derne komutanıdır. Mustafa Kemal’in Kurmay başkanı Yüzbaşı Çerkez Reşit, Bedevi çeteleri komutanı Eşref Kuşçubaşı’dır. Milli Mücadele döneminde öne çıkacak bu isimler birbirini savaş ve olum ortamında görmüş ve tanımışlardır. Eşref Kuşçubaşıya dayanılarak verilen Fedai Zabitan üyeleri listesinde, daha sonra Milli Mücadele döneminde de izlediğimiz isimler şunlardır:

Trablusgarp’a giden Fedai Zabitan Üyeleri

(Milli Mücadele döneminde adları öne çıkanlar)

Enver

Mustafa Kemal

Ali Fethi (Okyar)

İbrahim Süreyya (Yiğit)

Ali (Çetinkaya)

Fuad (Bulca)

İzmitli Mümtaz (sonra Enver’in yaveri olur)

Cevat Abbas

Süleyman Askeri

Eşref Kuşçubaşı

İskeçeli Arif

Nuri (Kıllıgil)

Atıf Kamcıl

Nuri (Conker)

Halil (Paşa)

Sapancalı Hakkı

Dr. İbrahim Tali

Ömer Naci

Dr. Refik Saydam

Çerkez Reşit

Yakup Cemil 

Ali Fethi Bey Teşkilat-ı Mahsusa hakkında şunları söylemektedir:

“Enver Bey'i, iki derece terfi ile Harbiye Nazırı yapan onlardı. Asıl varlıklarını devrin tanınmış fikir adamlarını, şairleri, sanatkarları, kalem erbabını da alarak Birinci Dünya Savaşı içinde gösterdiler.

Edirne'nin kurtarılması devletimizin resmi karar ve hareketiyle değil, Osmanlı İmparatorluğu’nun son devrinde, faaliyet ve tesiri sanıldığından daha mühim ve hayati olan Teşkilat-ı Mahsusa fedailerinin cesareti, hükümetin resmi kararını beklemeden, hat- ta hiyerarşiyi dikkate almayan hareketi ile mümkün olmuştur.”

Bu noktada tekrar sorumuzu sorabiliriz: Mustafa Kemal Teşkilat-ı Mahsusa üyesi midir?

Mustafa Kemal, Feda-i Zabitan listesinde yer almaktadır. Teşkilat-ı Mahsusa’nın kurucusu olan veya üst düzey yöneticiliğini yapmış pek çok isim, Mustafa Kemal’in yakın dostudur. Örneğin Mustafa Kemal daha Harp okulu öğrencisi iken Namık Kemal’in şiirlerini ilk kez kendisine veren Ömer Naci aracılığı ile okumuştur. O, Ömer Naci daha sonra İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurucusu olduğu gibi Teşkilat-ı Mahsusa'nın önemli isimlerinden de biri olacaktır. Ömer Naci Mustafa Kemal’in o kadar güvendiği bir isimdir ki, Şam’da kurmuş olduğu Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’nin Selanik şubesini Ömer Naci ve Hüsrev Beylerle kurmuştur. 

Mustafa Kemal, İttihat ve Terakki'nin unlu fedailerinden Hüsrev Sami Bey’e, gizli örgütüne alacak kadar güvenmektedir.

Mustafa Kemal ile ünlü fedai Hacı Sami Kuşçubaşının tanışıklıkları da çok eskilere dayanmaktadır. Daha sonraki yıllarda Teşkilat-ı Mahsusa kurucularından olacak olan Hacı Sami’ye yurtdışına seyahat edebilmesi için gereken evrakı, Şam'da bulunduğu sırada Mustafa Kemal temin etmiştir. 

Teşkilat-ı Mahsusa’nın en ünlü komutanlarından biri olan Süleyman Askeri’yi, Balkan Harbi’nin ilk safhasında, Osmanlı Ordusu yenildiğinde Balkanlar’da yapılacak “sevk ve idarenin başına” Ali Fethi ve Mustafa Kemal Beyler getirmişlerdir. 1912’de Mustafa Kemal, Trablusgarp’a Ömer Naci, Yakup Cemil ve Sapancalı Hakkı ile birlikte gitmiştir.

Rauf Bey anlatıyor:

 “Ben Kahire’ de bekliyordum ki, Mustafa Kemal Bey de, işte o sırada mutenekkiren [kıyafet değiştirmiş olarak] Mısır’a geldi. Yanında İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin hatibi unvanını alan Ömer Naci ile (Fedai) olarak tanınan Mülazım Sapancalı Hakkı ve Yakup Cemil Beyler vardı” Rauf Bey bu birlikteliğe çok şaşırdığını ve fedai olarak anılan bu insanlarla birlikte görülmesini kendisine hiç yakıştıramadığını Mustafa Kemal’e söylediğini aktarmaktadır.

Bunun üzerine Mustafa Kemal, Rauf Bey’e şu yanıtı vermiştir:

“Ömer Naci ile eski dostluğumuz var. Sohbetinden hoşlanırım. Ama hiç biri ile fikir birliğim yok. Ne yaparsınız, zorlayıcı haller beni yol arkadaşlığına mecbur etti. Ancak çıkılan yolculuk son derece önemli ve Harbiye nazırının onaylamadığı bir yolculuktur.”

Böyle bir yolculuğa İttihat ve Terakki’nin en ünlü fedaileri ve daha sonra Teşkilat-ı Mahsusa’nın en önemli komutanları olacak olan Yakup Cemil, Ömer Naci ve Sapancalı Hakkı sadece zorunluluk halleri gerekçesi ile bir araya gelmiş olamazlar. Bu husus Mustafa Kemal’in Salih Bozok’a yazdığı mektuptan da anlaşılmaktadır. 

Mustafa Kemal, Salih Bozok’a 17 Ekim 1911’de yazdığı mektupta Harbiye Nazır’ının istememesine rağmen nasıl Trablusgarp’a gittiğini şöyle anlatır: “Ömer Naci ve daha bir iki kişi ile Mısır üzerinden hedefe yürümek üzere 2 Ekim 1911 ’de İstanbul’dan hareket olundu”.

Mustafa Kemal’in İttihat ve Terakki’nin bu üç fedaisi tarafından sayılıp sevildiği ve karşılıklı bir güvenin olduğu başka verilerle de desteklenmektedir. 

I. Dünya Savaşı ortalarında (1916) Yakup Cemil’in tek taraflı bir barış anlaşması imzalayarak harpten çekilmek ve başa da Mustafa Kemal’i getirmek istediğine ilişkin iddialar bulunmaktadır. Bu girişimi Yakup Cemil’in öldürülmesine sebep olacaktır.

Mustafa Kemal’in birlikte savaştığı, altında veya üstünde çalışan bu insanların Teşkilat-ı Mahsusa’nın yönetici kadrolarına mensup olması, Mustafa Kemal’in Teşkilat-ı Mahsusa lider ve üyeleri tarafından önemsenen ve güvenilen bir asker olduğuna kuşku bırakmamaktadır. Ancak, Mustafa Kemal’in Fethi Bey’le birlikte hareket ettiği ve Fethi Bey’in de Babıali baskınına bile karşı çıkacak kadar yasa dışı yöntemleri onaylamayan bir tutuma sahip olduğu bilinmektedir. Enver Paşa’nın Hindistan Misyonu ’nu Rauf Bey’den önce Mustafa Kemal’e teklif etmesi ve Mustafa Kemal’in bu görevi reddetmesi, Teşkilat-ı Mahsusa misyonunu reddetmesi olarak yorumlanabilir mi?

Mustafa Kemal, olgulara bakılarak değerlendirilecek olursa, Fedai Zabitan Grubuna dahil olmuş, ancak Teşkilat-ı Mahsusa üyesi olmamıştır.  Çünkü fedai geleneği eski bile olsa, Teşkilat-ı Mahsusa’nın Harbiye Nezareti’ne bağlı olarak resmen kuruluşu 1914’tur ve Mustafa Kemal 1913’ten itibaren Sofya’dadır. 

Mustafa Kemal, Birinci Dünya Savaşı suresince Ordu komutanı olarak çalışmış, Teşkilat-ı Mahsusa’nın kurucusu, illegal eylemlerinin planlayıcısı, örgütleyicisi olmadığı gibi, Teşkilat-ı Mahsusa’ya yaptırılan işleri hayata geçiren mercilerde de bulunmamıştır.

(Söz konusu yazı, Emel Akal'ın, "Milli Mücadelenin Başlangıcında Mustafa Kemal, İttihat Terakki ve Bolşevizm" konulu eserinin tetkiki neticesi yazılmış olup, yazarın konuya ilişkin dipnotları özellikle verilmemiştir.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Post Top Ad

Your Ad Spot

Pages