"Atatürk'ün Kahve İçtiği Fincan"
İhtiyar kahveci senelerin yükü ile bükülen belini sanki bir anda düzeltecekmiş gibi bir hareketle sözüne devam etti:
- Hiç unutmam Ege manevralarının devam ettiği bir gündü; birden tozu dumana katan 6 otomobil şu gördüğün parmaklığın önüne dizildi. En öndekinden kendisini çok iyi tanıdığım fakat o güne dek yüzünü hiç görmediğim Atatürk indi. Ve etrafındaki diğer büyük rütbeli subaylarla kahvemden içeriye girdiler. Şaşırmıştım. Büyük bir heyecan ve sevinçle önlerine en temiz ve sağlam masamı koyarak, başta Ata olmak üzere yirmiyi geçkin büyüğün çevrelediği geniş gruba hitaben:
- Hoş geldiniz Paşalar , ne emredersiniz?
Dedim. Hepsi kahve içeceklerini söylediler. Yalnız kimi sade, kimi şekerli, bir kısmı da orta şekerli istemişlerdi. Zihnimden kahvelerin sayısını tespit ederek ocağa seğirttim ve pişirdiğim koca bir cezve kahveyle yirmi küsur fincanı sıraladığım tepsiyi birer elime alarak yanlarına döndüm. Evvelâ Atamdan başlayarak sorup sunmaya başladım:
- Nasıl emretmiştiniz?
Diyerek aldığım cevaba göre aynı cezveden fincanları teker teker doldurup veriyordum.
Hepsi istediği çeşit kahveye kavuştuğundan hayretle yüzüme bakıyorlardı. Bu buluşun içyüzünü çoktan hissetmiş olan büyük Ata, takdir ve tebessümle:
- Sen çok zeki bir adammışsın, aferin sana kahvecibaşı! diyerek iltifat buyurdu.
İşte beyim, bu fincanı senelerden beri en mukaddes bir hatıra olarak saklamaktayım. İleride çocuklarıma da bırakacağım yegâne mirasım bu olacaktır. Onlar da benim gibi onu herkese göstererek:
- Büyük Atamız bu fincandan kahve içmiş diyecekler.
Büyük bir dikkat ve hayranlıkla dinlediğim ihtiyar kahveci sözünü bitirdiği zaman ben, zihnimin takıldığı bir noktayı düşünmeye başladım. Nihayet dayanamadım ve sordum:
Peki amma siz aynı cezveden koyduğunuz halde nasıl odu da şekerli isteyen şekerli, sade isteyen sade ve nihayet orta şekerli arzulayan da o şekilde kahve içebildi?
Kahveci dudaklarında beliren geniş tebessümle şöyle cevap verdi:
- Ocakta hazırladığım şekerli sudan, her birinin istediği miktara göre fincanların dibine şekerli ve sade su koymuştum. Elimdeki büyük cezvede ise yalnız sade kahve vardı."
[M. Kemal Çoksever
Atatürk'e Ait Hatıralar, Cumhuriyet Matbaası, İstanbul, 1949, sayfa: 134-135]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder